7 Kasım 2010 Pazar

Taş Devrinde Beyin Cerrahisi

   Antik çağlarda nasıl ameliyat yapmışlar acaba diyor insan. Taş devrinde hele hele... Bir bakalım ;


                                                
                                     
  Bu fotoğraftaki kafatasının hikayesi şu şekilde;

  1863 yılında amerikalı diplomat ile bir antropoloji uzmanı Peru'da yaptıkları gezi sırasında özel bir arkeolojik  eser koleksiyonunu incelerken eski bir insan kafatasına rastlar. Bu kafatasının üzerinde gayet muntazam dikdörtgen şeklinde bir boşluk görülmektedir. ( şekilde "1" ile gösterilen kısım) Buradaki kemik kesilip alınmıştır. Antropoloji uzmanı Squier o kadar etkilenir ki bu kafatasını alıp evine götürmek ister, satın alır ve analiz edilmek üzere Fransa'ya gönderir.

  Bu kafatası Peru'da Kolombiya öncesi döneme aittir. O çağlarda insanlar, kafatasından bazı kemikleri alıp tılsım yapmaktadırlar, bunun kötü ruhları uzak tuttuklarına inandıklarından kemik parçalarını ölülerin kafatasından kesip alırlardı. Fakat gelin görün ki bu kafatası hakkındaki gerçekler, bu olasılığı ortadan kaldırıyor. İncelemelere göre kesip çıkarılan kemiğin bulunduğu bölgede iltihaplanma emarelerine rastlanmış. bu da ameliyatın o insan hayatta iken yapıldığını gösteriyor. Kafatasını gördüğümüz hasta da bu iltihaplanmayı gösteren emareler kafatasına yerleşinceye kadar hayatta kalmış gibi görünüyor.

  Avrupa, asya, afrika, kuzey güney amerika ve pasifikte ameliyatlı birçok kafatası ele geçirilmiştir. Bunlardan en eski örnek Stuttgart'da bulunan, M.Ö. 3000 lere ait bir kafatasıdır. Tarih öncesi insanlar, trefinasyon denen tekniği başarıyla gerçekleştirmişler, bütün o sağlıksız ve zor koşullara rağmen birçok kez başarılı olabilmişlerdir, hatta 6 tane ameliyat geçirdiği gözlenen kafataslarına da rastlanmış. Mikrop kapma, ani kanama olasılıklarına rağmen de hayatta kalmayı başarabilmişler...

 Ameliyatı yaparken kullandıkları aletler de bir o kadar ilginç. Deniz kabukları ve kemik kullanılarak, kesme testereleme delme işlemlerinden geçen kafanın önce derisi kesilip ameliyata hazırlanan bölgeden geriye doğru sıyrılır. Bazı kafataslarında delinen kafatası kemiğinin incecik bir altın levha ile kapatıldığı gözlenmiş. Bazı kafataslarında da balta izlerine rastlanmış, mesela üstteki fotoğrafta da balta izleri açıkça görülmekte... anestezi olaraksa tam olarak neyin kullanıldığı bilinmiyor ama o çağlarda bazı bitkisel karışımların sedatif ve narkotik olarak kullanıldığı bilinmekte. Bazı kafataslarından elde edilen bilgiye göre, yaraya kaynar reçine veya macun döküldüğü anlaşılmış...

  Asya kıtasındaki kafataslarından elde edilen bulgulara göre, buradaki kafatasları sadece delinmekle kalınmamış, sonraki hastalıklara karşı korumak için yakarak koterize edilmiş, bu modern çağlarda da kullanılan bir tekniktir.

  Taaa o zamandan bu yana dünyanın heryerinde beyin cerrahisinin çok yaygın ve sık olduğu gözleniyor, ama tam olarak neden yapıldığı bilinmiyor.

 Güney denizi insanları Avrupalılar ile karşılaştıktan sonra daha insancıl yöntemlere başvurmuşlar, mesela keski aleti olarak cam parçaları kullanmışlar ve ameliyat yerlerini güzelcee hindistan cezivi ile kapatmışlar. Buradaki yerlilerin ameliyatlarını; inatçı başağrıları, sinir ağrıları ve baş dönmesi tedavisi nedeni ile yaptıkları anlaşılmıştır. Fakat antrolopologlar bunun doğru olmayıp, bunların tamamen kötü ruhları kovmak için yapıldığını öne sürmekte...

  Beyin cerrahisinde en gelişmiş bölge Peru idi. En fazla ameliyatlı kafatasına da burada rastlanmıştır. (bknz. yukarıdaki kafatası da Peru'da bulunmuş) Peru'lular ve Inca'lar beyin cerrahisinde yetenekli olup,burada rastlanan kafataslarında iyileşme emarelerine daha çok rastlanmaktadır. Ameliyatlı kafataslarının bir kısmı süt çocuklarında ve ergenlik dönemine erişmiş çocuklarda gözlenmiş. diğer bir kısmı da erişkin erkek iskeletlerine ait, bu kafataslarında birçok kırık ve çatlağa rastlanmış bu da onların savaşçı erkeklere ait olduğunu göstermekte.

  İlginç olan nokta, insanların bu korkunç ameliyatı olmayı nasıl kabul ettikleri... Bazı kafataslarından alınan kemikler o kadar minik ki kesinlikle tılsım olarak kullanılamaz, yani antropologların iddia ettiği sav çürüyor. İlkel insanlar her türlü hastalığı kötü ruhların habercisi olarak algılamış ve onu uzaklaştırmak adına , kan alma veya kafatası kemiği alma şeklinde onun akıp gideceğine inanmaktaydı. 

 Yine de eski çağ insanının bu cesareti takdir edilesi gibi görünüyor. O şartlarda o aletlerle bu derece başarılı olmak ve bunu yapabilmek bile imkansız gibi görünüyor... Yaşamayı başaran insan sayısı da gittikçe artış göstermekte ... Düşünsenize, geçirdiğiniz her ciddi hastalık için kafatasınız delinse ne hissederdiniz, şahsen ben asla hastayım demezdim... Büyü ile karışık tıp uygulamaları. Ne şanslıyız ki tıbbın biraz daha çekilesi bir döneminde yaşıyoruz ...

2 yorum:

  1. Ben teşekkür ederim. Saygılarımla

    YanıtlaSil
  2. Huşu uyandıran miras! Siteniz aslında dikkat çekici. Şahsen bence bunun için seviyorum. en iyi bel fitigi ameliyati

    YanıtlaSil