Güneş'in doğuşunu ve batışını görürsün, onlar geçen bütün günlerde yalnız bir iki dakika farklıdırlar. Zaman, mevsimlerin geçişi, kökenini ay'dan alan aylarla, güneşsel yıllar ve günler. Zaman on milyon yıl içinde bir saniyenin farkına varabileceğimiz bir parçası kadar bile değişmedi. İki ayağı üzerinde duran, güneş'in doğuşunu hayretle seyreden ve zamanın akışına hayranlık duyan ilk adam, bizim bugün bildiğimiz gündüz kadar gündüzü ve aynı yılı biliyordu. Ot o zaman da bugünkü gibi kendiliğinden büyüyordu ve meyveler de bugün o adamın zamanında olduğu gibi olgunlaşıyor.
Fakat insanoğlu, gezisinin herhangi bir anında yalnız günleri değil, saatleri, dakikaları ve saniyeleri saymaya başladı. Zaman değişmiyordu fakat insan kendisini kendi yarattığı zaman tuzaklarına kaptırmıştı. Kulaklarına gelen bütün yankılar ona " çabuk, çabuk daha çabuk ! " diyorlardı. Yalnız arada sırada biri duruyor ve "niçin? neden?" sorusunu sormak cesaretini gösteriyordu. "
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder