2 Nisan 2011 Cumartesi

Galileo Galilei'nin yaşamından azıcık.

Bir kastronom olarak, sürekli duyduğum bir isimdir ... Galileo amca. Onun hayatına göz atalım şimdi de.

Anladığım kadarıyla şanına şöhretine emeklerine yakışmayan bir şekilde, sessizce ölmüş. Evet dram dolu tv dizilerimize ve hayatlarımıza daha fazlasını eklemeye gerek yok sanırım. Galileo'nun öldüğü yıl Shakespeare ve Newton doğmuş mesela. Aman ne hoş.

Galileo, İtalya'da Florance şehrinin ileri gelen ailelerinin birinin çocuğu imiş. Babası yetenekli bir müzisyen olmakla birlikte latince yunanca ve matematik bilirmiş. Herhalde oğlunu da bilim ilim sanat yönünde ilerlemesi amacıyla, Pisa'daki bir okula göndermiş. Galileo 12 yaşlarında iken başka bir okulda yunanca ve latince öğrenmiş. Daha sonra gözlerinden rahatsızlanınca onu o okuldan almışlar. Çok çalışmaktan mı bozulmuş gözleri acaba?

Herneyse, her ne ise değil tabiiki. Galileo gençken şiire ve edebiyata karşı aşırı ilgiliymiş. Virgil Horace, Seneca, Petrarch ve Aristo'nun eserlerini ezbere bilirmiş. Halbuki 17 yaşındayken kendisini Pisa Üniversitesi'nde tıp bölümüne havale etmişler. Derslerde öğretilenleri, mesela benim de yaptığım gibi bön bön dinlemiyormuş. Anlatılanları sorulara boğarak ılkını cılkını didik didik ederek tartışıyormuş. Bu sebepten takma adını "tartışmacı" koymuşlar.

1 yıl kadar sonra, kilise vaazı sırasında tavandan sarkan avizenin o edalı sallanışı, Galileo'nun ilk buluşunun temellerini atmasını sağlamış. Sonuç olarak "sarkaç" bulunmuş ve salınım için geçen zamanın değişmediği esası ortaya konmuş.

Sonracığıma, zamanın yetenekli matematikçisi ve Euclid öğreticisi Ricci'yle tanışmış. Tanışır tanışmaz Archimedes'in eserlerini incelemeye başlamışlar. Galileo böylece, maddenin özelliklerini açıklamak üzere, deney ile matematiğin birbirine nasıl kombine edilidiği sentezini anlamış. Evet, bu çok önemli bir olay aslında. deney ve matematik demek, fizik, biyoloji, kimya, astronomi demek en basit tabiri ile... Bu önemli kavrayıştan sonra ilk meyvesini vermiş ağaç dediğimiz Galileo'nun beyni. İki metalden meydana gelen bir alaşımda , alaşımı oluşturan metallerin göreli ağırlıklarını doğrudan bulmaya yarayan yeni bir terazi icat etmiş. Bilimcimiz, ardından, cisimlerin ağırlık merkezini bulma teorisine yönelmiş. "Sikloid Eğrisi"ni elde etmiş. (sikloid eğrisi ; bir çemberin bir doğru üzerinde ötelenmeden, dönerek ilerlemesi sırasında, çember üzerindeki bir noktanın koordinatlarının oluşturduğu geometrik yol.-meydan sözlükten alıntıdır.- )

Peki bu eğri ne işe yaramış derseniz. Çok işe yaramış. Çeşitli köprülerin inşaasında kullanılmış bir kere. Ve bu çalışmalar sonucu "ivme" ve "atalet" kavramlarının temelleri atılmış.

Galileo, üniversite bana bu kadar yeter deyip ayrılmaya karar vermiş. 1590 yılında "ilk hareket" üzerine ilk araştırmasını yazmış. Ayrıca bulduğu bir çeşit hesaplama aracı topoğrafyacılıkta hala ve hala kullanılmaktadır. Manyetik pusulayı da bulmuş ve bulduğu diğer alet edevatların dış siparişlerini karşılayabilmek için özel bir atölye açmış.

Sıvıların özellikleri, pompalar ve hareket hakkında yazdığı incelemeleri, William Harvey kişisinin kan dolaşımını keşfetmesine yardımcı olmuştur.

(Galileo'nun Ay çizimleri)
(Engizisyon önünde iken bir çeşit canlandırma sanırım.)

(Galileo'nun teleskobu)

Ve yıl 1604. lacivert bir gece , Galileo'nun gözleri gökyüzüne döner ve oradaki çok parlak bir yıldız dikkatini çeker. Hemen ertesi gününe astronomiye merak salmış ve 6 yılın sonunda bir cismi 30 kez büyüten bir teleskop geliştirmiş. Bununla Ay'ın yüzeyindeki bazı dağların yüksekliğini hesaplayıp, gölgeleri çizmiş. Bir yandan istekler bitmiyor tabii, teleskobun da imalatına girişmiş. derken nihayet " Dünya'nın İki Esas Sistemi Üzerine Dialoglar" isimli eserini Papa sansürcüsünün izniyle 1632 şubatında bastırabilmiş. İşte bu büyük bir gürültü kopmasına sebep olmuş, çoğumuz duymuşuzdur hatta. Demişler ki, vay efendim Dünya nasıl Güneş'in etrafında döner, yüce dünya evrenin merkezindedir höytt. Galileo Roma'da o engizisyon önünde sorguya çekilmiş , en son diz çökerek olayı bir şekilde kıvırması gerekmiş, yakılma cezası var çünkü. "yine de dünya dönüyor" diyerek sonlandırmış savunmasını ve sanırım bilimin namusunu yiğitçe korumuş. Fakat engisizyon mahkemesi ileri gelenleri, yine de adamın peşini bırakmamış.

Bu olaydan sonra eserlerinin en önemlisi olan "Yeni Hareket" biliminin temellerini ve malzemenin direncini kapsayan "Yeni iki bilim üzerine dialoglar" kitabını hazırlamış. Ay üzerindeki bulguları ve diğer eserleri Newton'a önemli keşifler kazandırmış.

Böyle böyle yaş 73 olmuş ve Galileo'nun gözleri hiç görmemeye başlamış. Adamcağız kör olmuş. Sağlığı da iyice kötüleşmiş. Ölümünden sonra hıncını alamayan engizisyon, bir mezar taşını bile çok görmüş koskaca Galileo'ya ...

Bilim ve Teknik - 1978 / Şubat sayısından derlemedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder